10 Ekim 2009 Cumartesi

YAŞAMAK


      Tüm canlıların yaşam hakkı vardı. Şimdi, şimdi kalmadı ne baba çocuklarıana sahip nede anne sadık kalmış yuvasına. Bu haftanın son gününde şahit olduğum aile problemi, keyfimi kaçırdı, en kötüsü yarınlara olan umutlarımı azalttı.
       Dünyaya pırıl pırıl çocuklar getireceksiniz. Daha sonra da onlara dünyayı zindan edeceksiniz. Bu çocuklarda size baba diye koşup sarılacaklar öğle mi? 
İkiz iki kız kardeşin ailesinde problemi olduğunu söyledi arkadaşlar, bende babasıyla iş yerinde göüşmeye gittim. Sessiz,içine kapanık, dışarıya karşı çok saygılı görünen bir baba... Konuştuk, günlük hayatının nasıl olduğunu anlattı bana, sıkıntılarından söz etti, asgari ücretle çalıştığını, kirada oturduğunu, aldığı ücretin yetmedğinden yakındı. Bu yüzden eşiyle arada bir kavga ettiklerini söyledi. Çocuklarında buna şahit olduklarını bu yüzden üzgün olduklarını söyledi. Oysa durum bu kadar basitte değildi. İnsanın evinde zorluklar varsa, o zaman çevresinde aile kenetlenmeliydi. Birlik olmalıydı. Yada ben öyle düşünmüştüm. Bizim baba kolay yolu seçmişti. Güçsüz olanı ezmek onun tek bildiğiydi. Akşam eve gidince çocuklarını karşısına alır. Konuşur, gönüllerini alır diye düşündüm. Ertesi gün çocukalrın yanına gittim. İki dünya güzeli kız çocuğu, yoksulluk içinde dahi anne tertemiz giyindirmiş onları. İsimleriyle seslendim arkalarından, içimden mutlu yüzlerle karşılacağımı sanmıştım. Çocuklar bana doğru dönünce iki mutsuz yüzle karşılaştım. Yanıma geldiler. O, iki şirin kızımla belkide konuşmaların en zorunu yaptım. ilköğretim 5. sınıftaki iki çocuk değilde annelerinin dert ortağı, destekçisi iki kocaman yürekle karşılaştım. Baba sevgisinin yoksunluğunu saklamıyorlardı. Açıkça hareketleriyle konuşmalarıla  belli ediyorlardı.
 İçimden babalarından daha cesaretli dedim kend kendime
Bular iki küçük kız çocuğu, ama iki kocaman yürek aynı zamanda....

Hiç yorum yok: